6 Mayıs 2014 Salı

İBLİS/ŞEYTAN'I TANIYALIM

İblis, her kişinin alt beynindeki olumsuz akli melekenin aktifleşmesidir. Şeytan, kendisini iblisinin yönetimine teslim eden, iblisleşen kişidir. Böyleleri ancak şerri şeriat, şeytanı mabut edinenlerin kölesi, piyonu, kuklası olabilir.


“Şeytan cinden olur, insandan olur” Kur’an ifadesine göre, cinden olan şeytan, kişinin alt beynindeki görünmez, enerji halindeki güçtür. İblisleşen kişi ise insan şeytanıdır. Bunlar bireysel anlamdaki şeytan veya şeytanlık, cinliktir. Eğer kurumsallaşır, toplumsallaşır, küreselleşirse buna da tağut denir.


İşte kişinin özgürlüğü, toplumun iradesi ve bağımsızlığı, egemenliği önündeki bu engeller, yani, iblis, şeytan ve tağut son derece örtülü ve gizli çalışırlar. Gizliliği güç kaynağı olarak kullanmaktadırlar. Eğer üzerlerindeki sır perdesi kalkarsa alınan tedbirlerle etkisiz kılınması olası hale gelir. Kişi beyninin sadece yüzde onu iblise ait olan güçtür. Geriye kalan beynin yüzde doksanıdır. Beynin yüzde doksanının aktif hale gelmesiyle oluşan aklıselim, sağduyu ve vicdanegemen bir milli irade karşısında bu beyninin yüzde onu egemenlerin ne hükmü kalır?


Bu nedenle iblis, şeytan ve tağut konusunu tüm gerçekliğiyle tanımak, bilmek çok önemlidir.


“ÜÇLÜ BEYİN TEORİSİ’NE” GÖRE İBLİS


İnsan beyniyle ilgili en güçlü sınıflandırmalardan biri Dr. Paul MACLEAN’A aittir. Amerikan Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü’ndeki Beyin ve Davranış Laboratuarı’nın başkanı olan Dr. Paul Maclean, beyni, anatomik yapısına bakarak onu üç katmana ayırdı:


a)Alt Beyin: Dr.Maclean’a göre beynimizin en alt bölümünde Reptilian Sistem /sürüngen beyinbulunur. “Sürüngen beyin” kertenkelelerde de, insanlarda da olan beyin bölgesidir.


b)Orta Beyin: “Sürüngen beynin” üstünde Limbik Sistem /duygusal beyin bulunur. Duygusal beyin kertenkele ve kaplumbağa gibi sürüngenlerde bulunmaz ama kedi, köpek, keçi gibi memeliler ile insanların ortak yönüdür.


c)Üst Beyin: Alt ve orta beynin üstünde Neo-Korteks Sistem /mantıklı düşünen beyin bulunur.Mantıklı /düşünen beyin insanı, insan yapan, onu hayvanlardan üstün kılan “uygar beyindir”.


İnsan davranışlarını anlamak için bu üçlü beyin modelini iyi bilmek gerekir. Çünkü bir insanın neden aynı anda hem “mantıklı /uygar” hem de “ilkel” davranabildiğini açıklayan bir öğretidir. Bu iyi anlaşılırsa, bazı insanların sarhoş olduğunda içlerinden başka birinin çıkmasının nedeni de çözümlenebilir.


“Üçlü beyin teorisi”, içgüdüler ile mantığın çatışmasını, rasyonel ve irrasyonel hareketleri iyi açıklayabilmektedir. İç ve dış çatışmaların kaynağı bu beyin bölgeleri arasındaki uzlaşmazlıklardır.
[1]


1.SÜRÜNGEN BEYİN (R-komples): İBLİS


Sürüngen beyin, adı “aşağılayıcı çağrışımlar yapsa da, “hayatta kalma” içgüdüsünün merkezidir. Bu beyin bölgesine, sürüngenin İngilizcesinin (Reptilian) ilk harfinden hareketle R-kompleks de denilmektedir.


Beynin bu bölgesini akıl değil, içgüdüler yönetir. İçgüdülerin de birinci önceliği, ölmemektir. İkinci önceliği üremektir. İçgüdüsel kod basittir: “Hayatta kal ve üre /çoğal!”


Beynimizdeki R-kompleks, kertenkele, yılan gibi sürüngenlerin beyni ile ortak özellikler göstermektedir. İnsan gururunu kurtaracak iyi haber, R-kompleksin, insan beyninin “sadece bir bölümünü”, kertenkele, yılan gibi sürüngenlerin beyninin ise “tamamını” oluşturmasıdır!


R-kompleks, insan beyninin en ilkel bölümüdür. Hayvansal alışkanlıklarıyla hareket eder. Az gelişmiştir. Ama hayatta kalmayı başaran bir yapıdadır. Beyninin tamamı R-kompleksten oluşmuş bir kişiye “Recep ivedik beyinli” diyebiliriz!
[2]


SÜRÜNGEN BEYNİN “R-KOMPLEKS”


HAREKETLERİNİN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ


Hayvanlar ile insanların ortak davranışını gözlemleyen nöro-psikolog Dr. MACLEAN, kertenkeleler üzerinde yaptığı incelemelerle, sürüngen beynin temel tutumlarını ortaya koymuştur.


Sürüngen beyin yabancılara karşı tavırlar, flört ve üreme davranışları, savaşma ya da kaçma hareketleri, eş seçimi, yuva kurma davranışları, grup içi otorite ve itaat şekillerinde daha çok kendini ortaya koyuyordu. Aslında doğal yaşam belgeselleri ile sosyal yaşam belgeselleri TV’de beraber izlendiğinde, hayvanlar ile insanlarda ortak olan “sürüngen beyin davranışları” kolaylıkla görülebilir.


Dr. Maclean’ın gözlemlerine göre sürüngen beynin hareketlerinin karakteristik özellikleri şunlardır:


a)Sürüngen beyin düşünmez, otomatik ve içgüdüsel hareket eder.


b)Hareketleri belirli tekrarlara dayalı, gelenekselleşmiş yapıdadır.


c)Yeni şeyler öğrenmeye kapalı, değişime karşı son derece dirençlidirler.


Sürüngen beyin, tehlike odaklı yaşar. Onun için tek önemli olan, yaşamının devamını sağlamak ve vücudunun fiziksel bütünlüğünü korumaktır. Akıl ve duygu sağlığı değil, bedensel güvenlik önceliğidir.


Sürüngen beynin, beyindeki fiziksel yeri “beyin sapıdır” Bedenimizle beynimizin birleştiği noktada bulunan beyin sapı, aynı zamanda Retiküler Aktivasyon Sistemi’nin (RAS) yani dikkatin merkezidir. Bu da sürüngen beynin kritik anlarda dikkati ele geçirmekteki üstünlüğünü gösterir.
[3]


SÜRÜNGEN BEYİN DEVREYE GİRDİĞİNDE,


MANTIK /AKIL SERVİS DIŞI OLUR


Bir gece su içmek için uyanırsınız. Yarı uykulu halde salona doğru giderken, daha ışığı yakmadan salonda bir karaltı görürsünüz. Acaba içeride biri mi var?


Tehlike sinyali alan sürüngen beyin anında insiyatifi ele alır. Derhal doğrudan kontrol edebildiği kalp atışını, kasları, refleksleri uyarır. Yüreğinizi ağzınıza getirir! Kanınızı beyninize çıkarır.


Donuk bir halde, bir süre bekleyip karaltının hareket edip etmediğini izliyorsunuz. Hiç hareket etmiyor.


“Mantıklı /düşünen beyin” ancak şimdi devreye girebilir. “mantıklı /düşünen beyin” devreye girince, aklınız çalışmaya başlıyor. O andabirgün önce satın aldığınız yeni tavan aydınlatma lambasını hatırlıyorsunuz! Duygusal beyin korku duygularınızı yatıştırıyor, sürüngen beyin de normale dönüyor.


SAVUNMAYI SÜRÜNGEN BEYİN / R-KOMPLEKS YAPAR,


TEORİSİNİ NEO-KORTEKS / “MANTIKLI /DÜŞÜNEN BEYİN” YAZAR!


Birgün sonra, internette chat başına geçip mantıklı /düşünen beyninizi ve duygusal beyninizi” kullanarak, akıllı ve duygulu cümlelerle yaşadıklarınızı arkadaşlarınıza anlatıyorsunuz. O esnadasürüngen beyniniz tüm bunlarla hiç ilgilenmiyor, tüfeğini temizleyen kahraman şerif gibi gayet vakur bir şekilde yeni tehlikelere karşı tetikte beklemeye devam ediyor!


Normal zamanlarda düşünme, planlama, karar alma gibi işler yapan, insan aklı ve mantığının merkezi olan mantıklı /düşünen beyin için utanç verici olsa da, sürüngen beyin “hayati tehlike” söz konusu olduğunda, anında “mantıklı /düşünen beyni” devre dışı bırakıp kontrolü mutlak bir şekilde ele alır. En tehlikeli anlarda “düşünemez” hale gelmemizin nedeni budur.





İBLİSÇE DAVRANIŞLAR,


SÜRÜNGEN BEYNİN GERÇEK KİMLİĞİNİ TANITIYOR


Bencildir. Bir bölgeyi sahiplenir, başkasını orada istemez. Kendisinin daha önce oraya gelmiş olmasını hak görür.


Gösterişçidir. Fark edilmek için abartılı görsel /törensel hareketler yapar. Ait olduğu kimliğin sembollerini üzerinde taşır.


Bir ev veya yuva sahibi olmak onun için çok önemlidir. Herkesin eşit olduğu grupları sevmez, ya baş olsun, ya da başında biri olsun ister. Flört sırasında karşı cinsin gözüne girmek için abartılı ritüeller sergiler. Grup halinde gezer, ait olduğu grubun ortak kıyafet, ortak sakal, bıyık, sembol ve işaretlerini kullanır. Kendi düşüncelerine göre değil “başkaları ne der”e göre yaşar.


Beyni batıl inançlar ve mantıksız saplantılarla doludur. Zorda kalınca yalanlar söyler. Çıkarları için kumpaslar kurar. İkili oynar, aldatır. Ahlaklı ve iyi olması ilkelerine değil,çıkarlarına endekslidir. İstediğini elde edemeyince hırçınlaşır; fiziksel olarak güçlüyse saldırır, güçsüzse dedi-kodu yapar.


Düşünmez, içgüdülerini izler. Beyni içten dışa doğru çalışmaz, sadece dışındaki gelişmelere tepki verir. Anti-entellektüeldir. Kitap, kültür ve sanattan hoşlanmaz. Beyin gücüne değil, beden gücüne inanır. Konuşmak yerine, “eylemlerle” kendini ifade eder.


Hayatı siyah beyaz görür, insanları dost ya da düşman hatlarına koyar. Düşünce ve değerlere dayalı olandan çok, kan bağına dayalı yakınlık kurma eğilimi yüksektir. Körü körüne inanır, yeni şeyler öğrenmediği için düşünceleri pek değişmez, sabit fikirlidir.


Muhtemelen bu tarifi okurken gözünüzün önünden bazı insanlar geçmiştir. Oysa bu bir kişinin özelliklerinin değil, nöro-psikolog Dr. Maclean’ın sürüngen tutumlar listesinden hareketle oluşturulmuş R-kompleks / sürüngen beyin ile ilgili davranışların listesidir.
[4]


Bize göre ise, her insanda doğuştan var olan, her kişinin bizzat kendi iblisidir.


Yukarıdaki özelliklerin hepsi, “potansiyel” olarak hepimizde bulunur. Tümünün bir kişide bulunması gerekmez. Aynı kişide biri ya da bir kaçı farklı oranlarda etkin olabilmektedir. Bu bağlamda Montaigne’nin “Her insanda insanlığın bütün halleri vardır” cümlesi üzerine düşünmek gerekir. Çünkü sürüngen beyin, insanlığın ortak mirası kabul ediliyor! Dr. Paul Maclean’e göre sürüngen beyni kontrol etmek ve yönetmek için insanda iki ayrı beyin katmanı daha vardır. Bunlar duygusal beyin ve “mantıklı /düşünen beyin”.


TOPLUMSAL DÜZEYDE SÜRÜNGEN BEYİN İLE


“MANTIKLI /DÜŞÜNEN BEYİN” ÇATIŞMASI


Aile ve grup içindeki çatışmanın geniş ölçekli bir versiyonu sosyal alanda görülür. İnsan beyninde olduğu gibi, toplumsal yaşamda da bazen sürüngen beyin /iblis egemen olur. Böyle dönemlerde Maw Horkheimer’ın deyişiyle, “kitlesel akıl tutulması” yaşanır.


İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyadaki birçok sosyal bilimcinin beynini bu konuyla ilgili bir soru kemiriyordu: “Kant, Hegel, Schopenhauer gibi büyük filozofları, Goethe gibi büyük yazarları, Wagner gibi büyük bestecileri çıkarmış bir Alman ulusu, nasıl oldu da Hitler gibi bir delinin peşinden gidip yirmi milyondan fazla insanın ölmesine neden oldu? Hitler, “mühendis kafalı” olmakla ünlü Almanlara ne yapmıştı? Mantıklı insanların mantıksızlaşmaya başlamasına sebep olan neydi?”


Uzun süren araştırmalarla cevabın bazı bölümleri keşfedildi. Almanların beyninde, R-kompleks baskın hale getirilmişti. Peki, bunun yöntemi neydi?


1)Sosyal psikoloji araştırmalarına göre, bir insanın beynini sürüngen beyin seviyesine indirmenin en iyi yollarından biri, onu bir gruba dahil etmekti. İç bağları sıkı bir grup içinde, kişi “akıl ihalesi” yoluyla mantığını (korteks) kullanmaktan vazgeçebiliyordu.


Bu amaçla kullanılan ikinci yol ise;


2)Kitleleri korku kültüründe yaşatmaktı! Eğer bir banka şubesinde havaya bir el ateş ederseniz, eğitim düzeyleri ne olursa olsun, oradaki her kesin beynini bir saniyede “sürüngen seviyesine” indirirsiniz! Aynı şekilde korkuya dayalı politik propaganda ile kitleler R-kompleks seviyesine indirilebiliyor.


Bu siyasal stratejide 3-D çok önemlidir:


*Düşman göster,


*Dayanışma duygusunu kışkırt,


Düşündürme!


Sürekli çatışma çıkar ki taraftarların düşünemesinler!


İnsanların mantığına değil, içgüdülerine hitap et!


KİTLELER, R-KOMPLEKS BASKIN LİDERLERDE NE BULUYOR?


Hitler, Mussolini ve Stalin döneminin düşünürleri, halk ile otoriter liderler arasındaki “R-kompleks aşkı” üzerine uzun süre kafa yormuştu. Max Horkheimer “Akıl Tutulması”, Eric Hoffer “Kesin İnançlar”, C. Eric Fromm ise “Özgürlükten Kaçış” kitabında bu konuyu analiz ettiler.


Kitleler bu tip liderlerde ne buluyordu?


En önemli açıklamalardan biri “özdeşlik kurma” psikolojisiydi.


Kendi yaşamında, yenik, ezik, kompleksli kişiler, bu tür gücü ve otoriteyi temsil eden liderlerüzerinden, kendilerini ezen kocalarından, patronlarından, üst sınıflardan intikam alıyorlardı.


R-komplekse hitap eden liderlerin en büyük sırrı, kendisini bir “intikam aracı” olarak sunmalarıydı. Kaybedenlere oynayarak kazanıyorlardı! Kimliklerini bir düşmana görekonumlandırıyorlardı. Mesajları hep şöyleydi: “Ben de senin gibiyim ama senin olmadığın bir yerdeyim, bana güç ver, nefret ettiğin her kesin canına okuyayım!”


SEDAT ŞENERMAN

5 yorum:

  1. Bilgilendirici bir yazı herkesin okuması gerekir. Aklıma bizim ülke geldi niyeyse. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yanlız sürüngen beyinden kurtulmak için, iyi eğitim almak hiç bir işe yaramaz. Üst seviyeye geçmek için ''sorgulama, neden - sonuç ilişkisi kurabilme, mantıklı sorular sorup mantıklı cevaplar arama...'' gibi özellikler olması gerekir. Aksi durumda istersen 10 tane üni. bitir bir şey ifade etmez.

      Sil
    2. Zaten eğitim nedir? Sorusuna üni cevabı vermek biraz garip duruyor başlı başına. Kişinin kendisini eğitmesi diyelim ona biz. Fakat doğumundan itibaren öğrenen insanın yürüyeceği yolu kolaylaştırmakta yine eğitim sistemi ile mümkündür yeterki biat etmeye değil sorgulamaya yönlendiriyor olsun.

      Sil
    3. İşte eğitim sistemi biat üzerine kurulu tamamen. ''Eğitim'' kelimesini de sakız yaptılar. Millet matematik kimya öğrenince ''eğitimli'' oluyor, toplumun algısı bu maalesef. Mesela benim tanıdığım bir matematik öğretmeni var, adam matematiği yemiş yutmuş ama geçenlerde din hakkında konuşuyorduk şunları dedi; ''ya cennetin önünde bir adam varmış, böyle cennete girecek olan insanları karşılıyormuş cennet kapısının önünde''. Matematik öğretmeni bu adam. :D Bir de bilip bilmeden ''bunlar Kuran'da geçiyormuş ama hurafe deme'' diyor ya. :D

      Sil
    4. Allah pisliği aklını kullanmayanın üzerine yağdırır, bahsettiğin adamın öğrenme şekli koşullu, hayatında ihtiyacı olacağını düşündüğünü almış adam. Şunlar nedir nerden gelir nereye çıkar dememiş hiç. Almış soruyu formülü eline başlamış yardırmaya. Akıl sahibi kritik düşünmekle olur. Bu adamın konumu tam olarak zihni kölelik, üzümünü yiyip bağını sormama durumu.

      ''Eğitim'' kavramının kendisini kötüleyemezsin sırf biriler şekillendiriyor diye. Eğitim gereklidir tabi dosdoğru yola oturanları fark edip bozuklukları düzeltmen kaydıyla ha işte ona da Müslüman/düzeltici toplum deniyor zaten.

      Sil